Şu an içinde bulunduğumuz seçim döneminde gündem maddelerinden biri de Türkiye İşçi Partisi’nin popülaritesi ve bu popülaritede etkisi olan Mehmet Aslantuğ, İrfan Değirmenci ve Ali Ronay gibi isimler. “İşçi kime denir?”, “Bu isim işçi mi?” bu sorular ve bu sorular üzerine tartışmalar. Kime personel denileceğine dair birçok bakış açısı temelinde çok farklı cevaplar verilebilir. Bunlardan en değerlilerine değindikten sonra ülkemizdeki tüm çalışanları ve patronları ilgilendiren “İş Kanunu”nun personeli nasıl tanımladığına değineceğiz. Yeter okumalar!
Kilit ekonomistlerin personel tanımları
Marksist bakış açısından işçi varlığın üretimi kapsamında emeğini satan ve kapitalistin kontrolünde çalışan kişidir. Marx’a göre emekçi tanımındaki temel unsur, emek gücünü satmak zorunda olmak ve bu emekle bir bedel üretmektir. Personel ancak bu şekilde geçimini sağlayabilir ve sermayeyi elinde bulunduran kişinin (işveren veya patron) kontrolünde üretim sürecine katılabilir. Bu bakış açısına göre personel, aynı zamanda ürettiği değerden daha düşük bir fiyat aldığı için sömürülmektedir. Çünkü Marx, üretim araçlarını elinde bulunduran kişinin emeğinin bedelinden fazlasını kazanarak bu mülkiyeti elde ettiğini düşünür. Bu nedenle burada emeğinin karşılığını tam olarak alamamak, yani ürettiklerinden biraz daha fazlasını kazanmak gibi bir faktör de devreye giriyor.
John Maynard Keynes’e göre Ekonomik sistemin temel unsurudur ve yine emek gücünü kullanır, bu durumda mal veya hizmet üretir. Keynes, “Genel Teori”sinde personeli de düşünmüş ve işçi sınıfının ekonomik sistemde büyük bir role sahip olduğunu belirtmiştir. Keynes için personel, hem Marx hem de Smith için tanımlaması kolay bir örnektir.
Adam Smith’e göre Yine bir ekonomide emeğini üretim sürecinde kullanarak mal veya hizmet üreten kişidir. Smith, “The Wealth of Nations” adlı eserinde de emekçi ve çalışanlar kavramı üzerinde durmuş ve bu konuya önem vermiştir. Ancak Smith’te “sömürü” bir kavram olarak yer almamaktadır. Bunun yerine Smith işçiyi, patronunun talimatları doğrultusunda çalışan ve emek gücünü kullanarak mal veya hizmet üreterek topluma fayda sağlayan kişi olarak tanımlamıştır. Ekonomiye katkı, Smith’in personel tanımı kapsamındadır.
Görüldüğü gibi kimlere personel denileceği ve bu unvanın kapsamı pek çok iktisatçı tarafından elbette işçi sınıfına yükledikleri maliyet nedeniyle defalarca ele alınmıştır. Ancak burada özel olarak inceleyeceğimiz sorun, kanunlarımızın ve kanunlarımızın kimi “işçi” olarak tanımladığı ve buna bağlı olarak “işveren”in kim olduğu, “iş” ve “iş” kavramları ve İş Kanunu’nun neleri kapsadığı ve konularıdır. kapsar.
İş hukukunun kapsamı ve önemi
“İş” ve “iş” kavramlarının Türkçeye doktriner anlamda pek uymadığı söylenebilir. Çünkü her ikisi de Türkçe’de “çalışmak” anlamına gelir. Burada bir ayrım olması gerektiğinden “iş” kavramı yaygınlaştı. Bu duruma bir örnek olarak Avrupa’da işletme olan lisans programının ülkemizdeki adı işletmedir. Ülkemizde “işletme” kelimesi “iş” anlamında sadece “iş” anlamına gelmemekte, çok daha geniş anlamlara sahip olduğundan “İş Hukuku” ilk duyulduğunda ne anlama geldiği konusunda da kafa karıştırabilmektedir. bu karışıklığın payı. Aslında burada “iş”, ticaret veya iş anlamında da kullandığımız “iş” anlamına gelir.
Esasen İş Hukuku, ticari menfaatlerle ilgili tüm mevzuatı kapsayan temel bir hukuk dalıdır. Ancak bu alandaki asıl kanun İş Kanunu’dur. İş Kanunu hatırlattığı gibi patronların ortasındaki düzenlemelerden oluşmaz, aksine temel halinde olduğu gibi personel yani dezavantajlı durumda olanların lehine birçok düzenlemeye sahiptir. kanun. Aslında bu hukuk dalında muğlak konulara ilişkin temel unsur “işçi lehine yorumlama ilkesi”dir. İş Hukuku, çalışanların haklarını koruma, patronun sorumluluklarını belirleme ve bu şekilde iş bağlarını düzenleme işlevine sahiptir.
İş Kanunu’nun kapsadığı konulara bakacak olursak;
İş Sözleşmeleri: Hukukumuzdaki en değerli kurumlardan biri olan “sözleşmelerin” iş ilişkilerinde nasıl düzenleneceğini, yani kurallarını, sınırlarını ve çerçevesini İş Hukuku belirlemektedir. Personelin çalışma saatleri, ücretleri, izin hakları ve işyerindeki koşullar gibi değerli hususlar iş sözleşmelerinde/iş sözleşmelerinde düzenlenir.
İşçi hakları: İş Kanunu, çalışanların temel haklarını korur. İşçinin nitelikleri nedeniyle yapamayacağı işler, sendikal haklar, iş sağlığı ve güvenliği, personelin ayrımcılığa karşı korunması, iş güvencesi gibi konular bu kapsamdadır.
İşten çıkarmalar ve personel alacakları: Bu, İş Kanunu’nun en çok işçilerin lehine olan kısmıdır. Tüm çalışanları ilgilendiren “parasal” konular burada büyük değer taşır.
Onedio’daki diğer yazılarımızda “İşten çıkarılan işçinin hakları”, “İşçinin tatillerde çalışması” gibi birçok konuya değindik. Bu makaleler, bu konular hakkında bilgi edinmek isteyen okuyucular için faydalı olacaktır. Patronun açık kurallar olmaksızın işçisini hiçbir koşulda işten çıkaramayacağını düzenleyen iş hukuku mevzuatında, işverenin iş sözleşmesini haklı bir ilişki ileri sürmeden feshetmesi halinde işçiye ödenecek tazminatlar düzenlenmiştir.
Türk İş Kanunu’na göre personel kavramı
Yukarıda da belirttiğimiz gibi İş Kanunu çalışma koşulları, işçi hakları, sorumlulukları, ücretler, tazminatlar, iş sözleşmeleri, izinler, iş sağlığı ve güvenliği, ayrımcılık, çalışma saatleri, sendikal haklar gibi birçok konuyu düzenlediği için İş Hukukunun temel kavramıdır. doğal olarak “işçi”dir. dır-dir “. Hukukumuzda işçi, İş Kanununda tanımlanmıştır.
İş Kanunu’na göre işçi, bir patronun emri altında çalışan ve karşılığında bir ücret alan kişidir. İşçi, emek gücünü satan ve patronun yönetim ve denetimi altında çalışan gerçek kişidir. İş Kanunu’nda düzenlenen iş ilişkisine tabi kişiler işçidir. Bu kapsamda iş sözleşmesine bağlı olarak her zaman geçici, kısmen veya belirli bir iş için çalışabilirler. İşçi, belli bir patronun yönetimi altında, o patrona bağlı bir işyerinde çalışır ve patronun emrine uyar. İşçinin bağlı olduğu iş sözleşmesinin de kanunda belirtilen nitelikleri taşıması ve gerçek bir iş sözleşmesi olması gerekir.
İş sözleşmesi üç unsurdan oluşur. Bunlar iş, fiyat ve bağımlılıktır. Bir iş sözleşmesinde mutlaka bu üç unsur bulunmalıdır. Aksine örneklere bakalım: Doktora gitmek için yaptığınız sözleşme iş sözleşmesi değil, hizmet sözleşmesidir. Koltuğunuzu yıkatmak istediğinizde iş sözleşmesi yapmıyorsunuz ya da kargo firmasına bir eşya teslim ettiğinizde taşıma sözleşmesi yapıyorsunuz ki bu iş değil. Bu nedenle iş sözleşmesi, kendine has unsurları olan daha detaylı özel bir sözleşmedir.
İş Kanunu’nun kimleri işçi olarak nitelendirmediğine bakarsak, burada çıraklar ve stajyerler görüyoruz. Bu iki küme de iş öğrenme vasıflarına sahip olduğu için hukukumuzda başka bir statüde değerlendirilmekte ve işçi sayılmamaktadır ancak doğal çırak ve stajyer tanımı da kanunumuzda uygulamadan farklı şekilde düzenlenmiştir.
Bunların dışında, iş sözleşmesinin belirli süreli veya bilinmeyen süreli yayın olması, çalışma süresinin tam veya kısmi süreli olması gibi hususlar işçinin niteliklerini etkilemez.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, işçilerin genel olarak İş Kanunu özelde ise İş Kanunu tarafından düzenlenen haklar, sorumluluklar ve daha fazlası hakkında bilgi sahibi olmaları muhtemelen yaşamsal öneme sahip alacaklarını tahsil etmelerini ve muhtemelen çalışma koşullarını iyileştirmelerini sağlayacaktır. bu bilgi ve farkındalık sayesinde. İş Hukuku, günümüzün büyük bir bölümünü kapsayan çalışma hayatımızda her zaman referansımız olacak bir hukuk dalıdır. İşinizle ilgili hukuki analiz bekleyen bir konu varsa İş Hukuku alanında uzman bir avukata danışarak çözüme kavuşturmaya çalışmanız büyük değer taşır çünkü İş Hukukunda da süreler değerlidir. Personelin kimlere çağrılacağı konusu işin biraz magazin tarafı olsa da bugün biliyoruz ki çalışmak zorundaysak işçiyiz.
Umarım bu makale size yardımcı olmuştur. Diğer yazılarımızda görüşmek dileğiyle. Siz değerli okurlarımıza huzurlu bir iş hayatı dilerim.
instagram
bağlantılı
Facebook
İnternet sitesi
Bu makalede ortaya konulan fikir ve yaklaşımlar tamamen yazarlarının özgün fikirleri olup, Onedio’nun yayın politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio